1 Ekim 2012 Pazartesi

Hoşçakal Alex

Türkiye'den bir efsane daha gelip geçti.

Galatasaray'da Hagi dönemi başladığında herkes bitik bir oyuncunun geldiğini düşünüyordu. Fatih Terim, Hagi, Hakan Şükür, Taffarel ve diğerleri ile o dönemin Türkiye'de en iyi kadrosuna sahip Galatasaray, Hagi'nin orta sahadaki yönetimiyle başarıdan başarıya koşmuş, UEFA Kupası ve Süper Kupa'ya kadar uzanmıştı. Bunlar olurken ben 13 yaşındaydım, futboldan anlamaya başlayalı daha 1 sene olmuştu ve UEFA Kupası'ndaki tüm maçları izlemiştim.

Hagi'yi mükemmel bir şekilde uğurladık, kendisi futbolu bırakmak istedi, Türkiye'ye gelmiş geçmiş en çok başarıyı getiren yabancı oldu, omuzlarda uğurlandı. Yakışan da buydu.

Diğer tarafta ise Alex de Souza. Bonservisinin yarısı Parma'da yarısı Cruzeiro'da olan Alex 2004 yılında Türkiye'ye geldi. Alex Türkiye'ye geldiğinde dönemin parlayan yıldızı, herkesin peşinde koştuğu bir sambacıydı. Herkes Fenerbahçe'ye gelmesine şok olmuş, olayı idrak edememiş, bunu bir şaka olarak görmüştü. Hatta Fatih Altaylı'nın bu konuda yazdığı "Alex gelmez kendinizi kandırmayın" içerikli bir yazı, günümüzde hala gülünerek okunmakta.

Hagi'nin Türkiye'ye gelişinin tam tersi şekilde Türkiye'ye ayak basan Alex, beklentileri boşa çıkartmayarak inanılmaz istatistiklere imza attı. 10'dan az gol attığı sezon olmaması bir yana, bugüne kadar Fenerbahçe için çıktığı 340 maçta 172 gol ve 139 asiste imza atarak, 311 golde pay sahibi oldu. Türkiye'ye gelmiş geçmiş en iyi yabancılardan birisi olduğu tartışılmaz olan Alex, Fenerbahçe'nin maestrosuydu.

Bu yıl Fenerbahçe taraftarı, Alex'e olan vefasını göstererek, hiçbir yerden destek almayıp Alex'in heykelini dikti. Alex, yüzlerce Fenerbahçe taraftarının çevrelediği alanda, mutluluk gözyaşlarından konuşamadı, teşekkür ederken bile zorlandı, çok sevdiği Fenerbahçe taraftarıyla belki de son kez bu kadar yakın olduğunu biliyor gibi hüzünlenerek gitti.

Marsilya maçında takımı yine oynattı, maçı 2-0'a getirdi, oyundan alınmasıyla çöküş başladı. Bu futbolla Fenerbahçe'nin Kasımpaşa'yı yenmesi çok zor görünüyordu. Nitekim öyle de oldu, Alex oyundan alındı, soyunma odasına ya da yedek kulübesine değil tribüne gitti. Bir taraftar gibi maçın kalanını izledi. Bu noktadan sonra artık resti çekmişti, adeta "ya Aykut ya ben" der gibi, bütün bunlardan sıkılmış gibi, Fenerbahçe'ye verdiği onca yılının hiçe sayılmasından bıkmış gibiydi.

Aziz Yıldırım, elindeki iki efsaneden Türk olanı seçti, takımı batıran, Fenerbahçe taraftarını Fenerbahçelilikten soğutan, 4 gol daha atarsa kendisinin 240 gollük rekorunu egale edecek diye Alex'i oynatmayan Aykut Kocaman, Aziz Yıldırım'ın kanatları altında önce Fenerbahçe'yi, sonra da Alex'i bitirdi.

Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu sene dediğim bir şey vardı, Aykut Kocaman teknik direktörlükten zerre anlamıyor, sahaya çıkartacağı kadroyu bilmiyor, nerede ne zaman ne taktik yapması gerektiğini kestiremiyor. Böyle bir teknik adam ile Fenerbahçe 17'de 16 yaptıysa, bunun temiz olma ihtimali yok. Başka bir teknik adam olsa, Zico olsa, o kadroyla 17'de 17 bile yapardı, Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşırdı, ancak bugüne kadar çalıştığı tüm takımları küme düşüren Aykut Kocaman'da bu potansiyel yok, hiçbir zaman olmadı, hala da olmadığını herkes görüyor.

Sonunda Fenerbahçe taraftarı uyandı, Aykut Kocaman'ın ve en önemlisi de Aziz Yıldırım'ın takıma yaptıklarını gördü. Alex'in gönderilmesi son noktaydı.

Yazıya Hagi ile başlamamın sebebi bu yüzdendi, Hagi küçümsenerek geldi, omuzlarda gitti. Alex omuzlarda geldi, efsane olduğu takımdan adeta işkence edilerek kovuldu. Şu anda Şampiyonlar Ligi'ne 2, UEFA'ya 3 takım gönderebilmemizin sebebi olan futbolcuların başında gelen bu iki oyuncudan Hagi omuzlarda gönderilirken, Alex'in kovularak gönderilmesi Fenerbahçe için, her şeyden önemlisi de Türkiye için büyük bir ayıptır. Alex'in heykelini diken Fenerbahçe taraftarı Alex'i yalnız bırakmamalı ve omuzlarda göndermelidir, hatta Alex futbolu bıraktığında, Aziz Yıldırım'ın başkanlığında olmayan Fenerbahçe'ye teknik direktör olarak geri dönmesine ön ayak olan yine taraftarlar olmalıdır.

Hani "Beşiktaş - Quaresma" mevzusu var ya, "Beşiktaş markadır, Querasma Beşiktaş'tan büyük değildir" diyorlar, işte ona benzer bir şey, Alex, Fenerbahçe'den büyük değil belki ama, Alex, Fenerbahçe'nin ta kendisidir!

Teşekkürler Alex, futbolumuza kattığın her şey için teşekkürler. Sen Fenerbahçe'den gitsen de, Fenerbahçe ruhunda hep varolacaksın, çünkü koca bir jenerasyon seninle büyüdü. Hoşçakal.

0 faul yapılmış:

Yorum Gönder